Mimarlık, yalnızca bir meslek değil; disiplin, yaratıcılık ve bitmeyen bir öğrenme süreci gerektiren bir yaşam biçimi. Ceylin Büyüksoy, bu zorlu ve bir o kadar da heyecan verici yolculuğa adım atarken hem akademik başarısıyla hem de etkileyici portfolyosuyla öne çıktı. Fevziye Mektepleri Vakfı Işık Okullarından dereceyle mezun olduktan sonra, aldığı güçlü kabul teklifleri arasından ABD’nin en prestijli mimarlık okullarından Pratt Institute’u tercih etti. Bugün, yoğun ve rekabetçi bir programın içinde kendini geliştirirken hem eğitim hayatında hem de profesyonel yolculuğunda önemli adımlar atıyor. Onun azmi, çalışma disiplini ve mimarlığa olan tutkusu, gelecekte adını duyuracak başarılı bir mimar olacağının en büyük göstergesi. Şimdi, bu ilham verici hikâyeyi kendi gözünden dinleyelim.
Oldukça etkileyici ve kuvvetli bir portfolio ile başvurunu yaptın. Portfolio hazırlık sürecin nasıldı? Ne kadar sürede ve ne yoğunlukta portfolyonu tamamladın?
Portfolyo süreci, mimarlık başvurularının en yoğun ve en disiplin gerektiren aşamalarından biri. Yaklaşık 1.5 yıl boyunca Artun Hoca ile bu süreci titizlikle yürüttük. Bu süreçte, çizim teknikleri, görsel anlatım, fiziksel ve dijital modelleme üzerine birebir çalışarak hem teknik hem de sanatsal yönümü geliştirme fırsatı buldum.
Her aşaması üretken ve öğretici olan bu süreç, güçlü bir mimarlık portfolyosu için gerekli olan detaylı düşünme, görselleştirme ve ifade etme becerilerimi ciddi anlamda besledi. Elbette oldukça yoğun ve zaman zaman yorucu bir süreçti; ancak erken başlamak, hem süreci daha sağlıklı yönetmemi hem de ortaya çıkan işin niteliğini artırmamı sağladı.

Artun Erkek ile çalışmak nasıl bir deneyimdi? Portfolio hazırlık sürecinde öğrendiklerinin okula kabul dışında programa devam ederken sana ne gibi faydaları oldu?
Artun Hoca ile geçirdiğimiz dersler, her seferinde benim için büyük bir keyif ve motivasyon kaynağı oldu. Kendisi işini, öğrencilerini ve projelerini son derece ciddiye alan, her yönüyle özverili bir insan. Hem mimarlık hem de hayata dair bakış açısıyla bana çok şey kattığını düşünüyorum. Sanatsal ve teknik açıdan son derece donanımlı olması, her dersin ardından bir yenilik öğrenmiş olma hissini beraberinde getiriyordu. Projeleri, ilgi alanlarımıza göre yönlendirmesi ise süreci hem daha verimli hem de çok daha keyifli hale getiriyordu. Bu yaklaşımı, çalışırken ayrı bir motivasyon kaynağıydı.
Bana duyduğu güven ve desteğini hiçbir zaman esirgemediği için kendisine minnettarım. Bu güven, mimarlık yolculuğumdaki heyecanımı hiç kaybetmeden ilerlememin ve her geçen gün mesleğe olan bağlılığımın artmasının temel sebeplerinden biri oldu. Mimarlık eğitiminin sadece portföy hazırlığıyla sınırlı bir süreç olmadığını, aynı zamanda disiplin ve ciddiyet gerektiren bir yolculuk olduğunu bana en iyi şekilde hissettirdi. Ondan öğrendiğim bu değerler, hem bu zorlu süreci daha güçlü bir şekilde atlatmamı sağladı hem de mental anlamda bana büyük katkı sundu.
Elbette bir şeyi tasarlamak, model yapmak ve çizim becerileri zamanla gelişen, sürekli pratik isteyen yetenekler. Ancak Artun Hoca’nın yönlendirmeleri ve ilgi alanlarıma uygun projelerle geçen bu ilk yılım, bana çok şey kattı. Öğrendiklerimin mimarlık yolculuğum boyunca bana eşlik edeceğini biliyorum.
Tüm bunların yanında, Artun Hoca’nın hem bir insan, hem bir sanatçı, hem de bir öğretmen olarak duruşu ve bakış açısı bana her zaman örnek oldu. Mesleğe ve hayata karşı gösterdiği özen ve tutku, kendi yolumu çizerken hep aklımda olacak.


Başvuru aşamasında portfolyo dışında akademik olarak ne gibi hazırlıklar yaptın?
Tabii ki, mimarlık başvurularım için en önemli süreçlerden biri portfolyo hazırlığıydı. Ancak bununla sınırlı kalmadım; Artun Hoca’nın desteğiyle AP 3D Design portfolyomu da geliştirme fırsatı buldum. Onun yönlendirmeleri, projelerimin hem sanatsal hem de teknik açıdan derinleşmesini sağladı ve bu süreç bana farklı bakış açıları kazandırdı.
Bunlara ek olarak IELTS ve AP sınavlarını da başarıyla tamamladım. Akademik anlamda ise notlarımı her zaman yüksek tutmaya özen gösterdim çünkü mimarlık başvurularında güçlü bir akademik profilin ne kadar önemli olduğunun farkındaydım.
Üniversitedeki ilk senende senin için en zorlayıcı şey ne oldu?
Pratt Institute Mimarlık Fakültesi’nin ilk yılı, okulun en zorlu ve aynı zamanda en çok öğrencinin programdan ayrıldığı dönem olarak bilinir. Hatta dönem başında başlayan öğrencilerin yaklaşık %40’ı bu yılı tamamlayamadan okulu bırakır. Bunun en temel nedeni, yoğun ve disiplinli bir müfredatın yanı sıra, öğrencilerin aynı anda üç ayrı stüdyo dersi yürütmek zorunda olmasıdır. Bu yoğun tempo, öğrencilerin yaratıcılıklarını geliştirmelerini sağlarken, aynı zamanda zaman yönetimi, süreç disiplini ve eleştiriye açık olma becerilerini zorlayıcı bir şekilde sınar.
İlk yılın zorluklarından bir diğeri ise, yalnızca tasarım değil, aynı zamanda temel teknik ve teorik derslerin de yoğun şekilde programa dahil olmasıdır. Bunlardan biri olan Representation (Temsil) dersi, üç boyutlu düşünmeyi ve uzamsal geometriyi geliştirmeye odaklanır. Bu ders sayesinde öğrenciler, iki boyutlu çizimden üç boyutlu modellemeye geçiş yapar, perspektif ve mekân algısını derinleştirir. Zamanla el çiziminden dijital temsil tekniklerine geçiş yapılır, bu da öğrencilere çağdaş mimarlık pratiklerine uyum sağlama becerisi kazandırır.
Bir diğer temel ders olan Technics 101, öğrencilere CNC, lazer kesim, 3D printer gibi dijital üretim araçlarını tanıtarak model makineleri ve malzemeleri sezgisel bir şekilde kullanabilme becerisi kazandırır. Bu sayede sadece tasarlamayı değil, aynı zamanda düşündüklerini doğru ve güçlü bir şekilde üretime dönüştürmeyi öğrenirler. İlk yılın ilerleyen dönemlerinde bu dersin yerini daha ileri düzey teknik dersler — fizik, statik, çelik ve beton alır. Böylece öğrenci, mimarlık pratiğinin hem estetik hem de mühendislik boyutuna dair güçlü bir temel edinir.
Tüm bu yoğunluk ve disiplin, ilk yılın neden “eleme yılı” olarak görüldüğünü açıkça ortaya koyar. Mimarlık eğitiminin ne denli çok yönlü bir alan olduğunu daha ilk yıldan hissettiren bu süreç, öğrencinin yalnızca yaratıcı değil aynı zamanda analitik, teknik ve mental olarak da güçlü olmasını zorunlu kılar.
Pratt Mimarlık okumak için nasıl bir eğitim ortamı sunuyor?
Pratt Institute Mimarlık Fakültesi, üniversitenin genel yapısından oldukça bağımsız bir şekilde, adeta kendi içinde ayrı bir dünya gibi işliyor. Program, yalnızca tasarım ve teknik beceriler üzerine değil; aynı zamanda edebiyat, felsefe, tarih ve mimari temsil (presentation) alanlarında da güçlü bir donanım kazandıracak şekilde kurgulanmış. Bu sayede mimarlığa sadece çizim ve model yapma pratiği olarak değil, çok katmanlı bir entelektüel alan olarak bakmayı öğreniyorsunuz.
Okulun ortamı da en az program kadar yoğun ve rekabetçi. Pratt’te mimarlık okuyan öğrenciler hem son derece yetenekli hem de hırslı insanlar. Her dönem tüm projeler bir okul arşiv sistemi üzerinden değerlendiriliyor ve en iyi işler seçilerek arşivleniyor. Bu sistem, doğal olarak yarış ve motivasyon ortamı yaratıyor; herkes projelerini bir üst seviyeye taşımaya çalışıyor.
Özellikle her dönemin merkezinde tek bir ana proje olması, öğrencilerin tasarım sürecine uzun vadeli ve derinlikli yaklaşmasını sağlıyor. Dönem boyunca aynı proje üzerine çalışıp onu geliştirmek; araştırmadan üretime, eleştiriden revizyona tüm süreci birebir deneyimlemenize olanak veriyor.
Programın en çarpıcı yanı ise, 3. sınıftan itibaren işin sadece tasarımda kalmaması. Artık dışarıdan gelen cephe (façade), mekanik ve strüktürel danışmanlarla birebir çalışarak projenizin teknik ve uygulama çizimlerini üretmeye başlıyorsunuz. Bu da sizi gerçek bir mimarlık pratiğine hazırlıyor; sadece fikir üretmek değil, o fikri nasıl inşa edilebilir bir projeye dönüştüreceğinizi de öğreniyorsunuz.
Zorlu, yoğun ama bir o kadar da çok yönlü ve güçlü bir eğitim. Mimarlığa hem yaratıcı hem de teknik bir meslek olarak yaklaşmayı öğretiyor ve sizi bu alanda donanımlı bir profesyonel olarak mezun etmeyi hedefliyor


Okulda tipik bir günün nasıl geçiyor?
Programın yoğunluğundan dolayı neredeyse her gün dersimiz oluyor ve bu yüzden genellikle tüm günümü okulda geçiriyorum. Dersler bittikten sonra, herkesin kendi çalışma masalarının olduğu stüdyolara geçip çalışmalarımı orada sürdürüyorum.
Dersim olmadığı zamanlarda ise genellikle beni laser shop da monitorluk yaparken bulabilirsiniz.
Pratt Institute’tai Mimarlık gibi oldukça rekabetçi olduğu bir bölümden 2022 senesinde 105.000 USD burs kazandın ve aldığın bursu üçüncü senende de sürdürüyorsun. Boys le zor bir bölümde bursun sürekliliği için gerekli not ortalamasını sağlamak zor oluyor mu? Nasıl bir çalışma sistemi ile bu başarıyı sağladın?
Gerekli not ortalamasını sağlamak tabii ki kolay değil; çok düzenli ve yoğun bir tempo gerektiriyor. Ama benim için en önemli şey, her dönem kendimi bir önceki dönemden daha iyi bir noktaya taşımaya çalışmak oldu. Sürekli gelişmeyi hedefledim ve hep bu motivasyonla ilerledim.
Öğrenmeye çok açık biriyim ve özellikle mimarlık konusunda bitmeyen bir merakım var. Bu merak, çalışırken bana hem büyük bir motivasyon hem de gerçek bir keyif sağlıyor. Çünkü günün sonunda mimarlığı sadece bir iş ya da zorunluluk olarak değil, düşünürken bile heyecan duyduğum bir pratik olarak görüyorum.
Açıkçası, çalışma sistemimi özetlemem gerekirse ‘uykusuz her gece’ diyebilirim. Ama bu tempo bile bana ağır gelmiyor çünkü gerçekten severek yaptığım bir şeyin peşindeyim.


Okurken çalışarak iş hayatı için en önemli adımlardan birini attın. Çalışma periyodundan ve sana katkılarından bahsedermisin?
Herkese, özellikle mimarlık gibi yoğun ve ağır tempolu bir bölümde okurken çalışmalarını mutlaka tavsiye ederim — tabii imkan varsa. Çünkü zaten mimarlığın kendi temposunu yönetmek başlı başına zorlayıcı bir süreç. Ama eğer bu dengeyi kurabilirseniz, inanılmaz değerli bir deneyim haline geliyor.
Ben de ilk iki senemde, bir profesörümün yönlendirmesiyle okulun production lab’lerinde çalışmaya başladım. Bu süreçte laser cutter, CNC ve robotik sistemler üzerine monitorluk yaptım. Hem teknik becerilerimi geliştirdim hem de üretim sürecini daha derinlemesine anlama fırsatı buldum.
Şu an üçüncü senemde ise Brooklyn’de Fransız bir mimara part-time olarak asistanlık yapıyorum. Bunun yanı sıra, önceki iki yaz döneminde Murat Tabanlıoğlu ve Gökhan Avcıoğlu nun yaninda staj yaptim ve okulda design ve technics dersleri için öğretim asistanligi yapiyorum.
Tüm bu süreç bana sadece teknik anlamda değil, iş hayatı, disiplin ve insan ilişkileri konusunda da çok şey öğretti. Kendi paranı kazanmanın sorumluluğu, iş hayatının getirdiği disiplin ve ekip çalışması gibi hayatın her alanında karşıma çıkacak beceriler kazandırdı. Mimarlık eğitiminin yanı sıra, bu deneyimler beni hem profesyonel hem de kişisel olarak çok daha güçlü bir noktaya taşıdı.
Mezun olduktan sonraki kariyer hedeflerin nedir?
Mezun olduktan sonra hemen yüksek lisansa (graduate school) devam etmek istiyorum. Pratt’ın mimarlık programı zaten 5 yıllık yoğun bir eğitim süreci ama ben bu eğitimi yüksek lisansla derinleştirip, hem akademide hem de profesyonel hayatta ilerlemeyi hedefliyorum.
Uzun vadede kendimi part-time iş deneyimiyle pratiğin içinde tutarken, aynı zamanda akademik çalışmalarımı da sürdürmek istiyorum. Çünkü mimarlık, öğrenmenin hiçbir zaman bitmediği bir meslek; her yeni proje, her yeni süreç size yeniden düşünmeyi öğretiyor.
Tasarım ise ancak pratik yaparak gelişen bir alan. Bu yüzden kendimi sürekli hem üreten hem de sorgulayan bir pratik içinde tutmak, kariyerimin temel hedeflerinden biri
Son olarak bu bölümü hedefleyen öğrencilere ne gibi tavsiyelerde bulunursun?
Tavsiye vermek gibi olmasın ama şunu söylemeden geçemem: Mimarlık, dışarıdan göründüğünden çok daha zor ve yoğun bir meslek. Sadece teknik bilgiye ya da estetik kaygıya dayanarak ilerleyebileceğiniz bir alan değil; aksine, ciddi anlamda zamanınızdan, sosyal hayatınızdan ve hatta kişisel alanınızdan fedakârlık yapmanızı gerektiren bir yolculuk.
Mimarlık eğitimi ve mesleği, çoğu zaman sizi sınırlarınızı zorlayan bir tempoya sokar. Sadece “bina tasarlıyorum” düşüncesiyle bu mesleğe başlamak, sürdürülebilir bir motivasyon yaratmaz. Çünkü iyi bir mimar olmak, yalnızca estetik projeler üretmekten çok daha fazlasını gerektirir.
Bu arada, şunu da söylemek isterim: Mimarlık gibi değerli bir eğitim, sizi çok farklı alanlara yönlendirebilir. Önemli olan, yaptığınız işi gerçekten benimsemek ve o işte kendinizi en iyi şekilde ifade edebilmektir.
“I’ve chosen the work I want to do. If I find no joy in it, then I’m only condemning myself to sixty years of torture. And I can find the joy only if I do my work in the best way possible to me. But the best is a matter of standards—and I set my own standards.”
— The Fountainhead, Ayn Rand